Japonya Gezi Rehberi
Samuraylar ülkesi Japonya’nın binlerce yıla uzanan gelenek ve kültürüne ilişkin hem toplumsal, hem siyasal, hem de kültürel yönlerini içeren yazımıza hoş geldiniz ! Uzak Doğu’yu tanımlayan en büyük ve en önemli ülkelerden birisi olan Japonya; binlerce yıllık kültürü ve dünyaya yayılan gelenekleri ile Asya kıtasının doğu bölgesindeki en çok merak edilen ülkelerden birisidir. Güçlü ekonomisi, teknolojik ilerlemesi ve toplumsal yaşayış tarzıyla mutlaka görmek istediği ülkeler arasında yer alan Japonya ile ilgili merak ettiğiniz tüm sorulara yazımızda yanıt arıyoruz. Gelin birlikte seyahat etmeden önce Japonya’yı daha yakından tanıyalım !
Japonya Gezi Rehberi
Japonya demek, samuray demektir. Filmlere, tiyatrolara ve hatta günümüzde bilgisayar oyunlarına bile konu olan en temel Japon şey tabii ki samuraylardır. Yaşam tarzları, kabiliyetleri ve tabii ki dilden dile gelen efsaneleriyle Samuraylar, Japonların en olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Japonya denilince bir diğer akla gelen şey ise tabii ki Tokyo’dur. Tokyo, Japonya’nın başkenti olmasının dışında yapısal özellikleri ile dünyaya açılan şehirlerinden birisidir. Son derece kozmopolit bir yapıya sahip olan bu şehir; gelişmişliği, toplumsal yaşayışı ve daha pek çok farklı unsuruyla dünyanın cazibe merkezlerinden birisi konumunda bulunuyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen ABD’nin gerçekleştirdiği iki atom bombası saldırısına rağmen bugün halen ayakta olduğu gibi dünyanın en önemli ve en güçlü ülkelerinden birisi konumunda bulunmaktadır.
Japonya; dünyanın en güçlü ve en büyük üçüncü ekonomisi konumunda bulunuyor. Yaklaşık olarak 5 trilyon dolar seviyesinde olan milli geliri ile ekonomik alanda dünyaya yön veren ülkelerden birisidir. 2.Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğramış olmasına; hatta iki en önemli şehrinden geriye tek bir taş dahi kalmamışken; ekonomik açıdan bugün geldiği nokta itibariyle “Japon Mucizesi” olarak isimlendirilmektedir. Aynı zamanda Japonya ekonomisi üretime dayalıdır. İleri teknoloji, enerji ve yanı sıra denizcilik alanındaki ekonomik dinamikleri ile son derece hızla büyümeye devam etmektedir. Japon ekonomisinin dünya ekonomisinin içerisindeki pozisyonu; özellikle 90’lı yıllardan beri çok hassas bir çizgide bulunan ekonomideki en ufak bir dalgalanmanın; dünya ekonomisinde ciddi dalgalanmalara yol açabileceği düşünülmektedir.
Japonya Gezi Rehberi. Japonya Ekonomisi
Japonya’nın güçlü ekonomisinin dışında toplumsal gelenekleri ve adetleriyle de; halen son derece dinamik biçimde kendisini yaşayan bir toplum niteliği taşımaktadır. Tüm şehirleri modern bir çehreye bürünürken; aslı olan doğallığını ve bin yıllara dayanan mimari ve kültürel dokusunu da korumayı başarmaktadır. Budist ve Şinto inancının hakim olduğu ülke, toplumsal açıdan fazlasıyla kast bir yapıya sahiptir. Dışarıya bu kadar açık olmasına rağmen; toplumsal olarak bu kadar dışarıya kapalı kalabilmeyi başaran başka bir toplum dünya üzerinde bulunmamaktadır. İmparatorun dokunulmaz olduğu, toplumsal statünün toplum hayatında çok ciddi bir önem üstlendiği yaşayış stiline sahiptir. Özellikle toplum genelinde batılı ülkelerden farklı bir soylu yapıya sahiptir. Kişinin soyunda toplumsal açıdan uygun olmayan herhangi bir durum yaratan bir kişi bile olsa tüm soyu bundan etkilenebiliyor. Hatta ülke genelinde sadece bu doğrultuda araştırmalar gerçekleştiren “özel dedektif” denilen kişiler bulunuyor. Dolayısıyla işe girerken veya bir ev satın alırken bile bununla karşılaşmak mümkündür.
Tüm bu yapısal özellikleri ile Japonya’ya gitmek herkes için birden fazla geçerli neden bulabileceği bir toplumdur. Japonya kültürünün yanı sıra mutfak kültürü de önemli sebeplerden birisidir. Bu sebeple son derece eşsiz coğrafyasıyla mutlaka görülmesi gereken ülkelerden birisidir.
Günümüzde Uzakdoğu olarak tabir edilen, Pasifik ülkelerinden birisi olması şeklinde yanıt Japonya nerededir sorusu için yeterlidir. Daha genel açıklamasıyla Japonya; Doğu Asya bölgesinde bulunan bir ada ülkesidir. Büyük Okyanus’ta yer alan Japonya Japon Denizi üzerinden; Çin, Kuzey Kore, Güney Kore ve Rusya gibi Asya kıtasının büyük ülkeleri ile komşudur. Ayrıca Othotsk Denizi’nden, güneyde Doğu Çin Denizi ve Tayvan ile etkileşimde bulunmaktadır.
Japonya’da konuşulan diller için Japon Dilleri şeklinde bir tanımlama yapılmaktadır. Japonya’nın ana adalarını oluşturan adaları genelinde gündelik konuşulan dil Japonca olarak kabul edilmiş; aynı zamanda Japonya’nın resmi dili olarak da Japonca kabul edilmiştir. Özellikle Japonca ve yanı sıra Ryuku Adaları’nı kapsayan “Ryuku Dilleri” içerecek bir dil grubu konuşulmaktadır. Tüm Japonca dillerinin ana kökeninin “Proto-Japonca” olduğu bilinmektedir. Ülkedeki bu dil grubu ayrışmasının ise Japonya’nın “Yamato” dönemi yani 250 ile 719 yılları arasında meydana gelmeye başladığı belirtilmektedir. Ayrıca dünya genelinde Japon dilleri, 130 milyonu aşkın kişi tarafından yaygın şekilde konuşulmaktadır. Japoncadaki diller “Hokkaidö lehçesi”, “Doğu lehçesi”, “Batı lehçesi”, “Kyüshü lehçeleri” ve “Hachijö lehçesi” şeklindedir. Ryuku dilleri ise “Kuzey Ryuku dilleri” ve “Güney Ryuku dilleri” şeklinde ayrılırlar.
Japonya resmi dini, Budizm ve Şintuizm şeklindedir. Toplumun geneli, oldukça yüksek bir dini inanç yapısına sahiptir. Nüfusun yaklaşık olarak %84’ü ile %96’sı Budist veya Şintu dinlerine mensuptur. Özellikle ülkenin tüm şehirlerinde mevcut olan sayısız tapınak da, bunun en somut örneklerinden birisini oluşturmaktadır. Ayrıca ülke genelinde Taoizm ve Konfiçyüsçülük inançları da bulunmaktadır. Ülkede Çin hanedanlık döneminde yapılmış olan bir Konfiçyüs Tapınağı bulunmaktadır. Aynı şekilde ülke genelinde az sayıda da olsa Katedral, düşük seviyedeki Hristiyan topluma hizmet vermektedir.
Japonya Gezi Rehberi. Japonya Dini İnançları
Dünya tarihinin en eski yerleşim alanlarından birisini Japonya oluşturmaktadır. Japonya adasında gerçekleştirilen araştırmalarda, 100 bin yıl öncesine uzanan farklı bulgulara rastlanmıştır. Bu nedenle Japonya’nın tarihi Milattan önce 8 bin yıllarına kadar uzanmaktadır. Japon adalarına ilk yerleşim gerçekleştirenlerin, Milattan önce 8 bin yıl öncesinden başladığı düşüncesi hakimdir. Binlerce yıla yayılan bu tarihi serüven 3 farklı dönem olarak tarihi kaynaklarda incelenmektedir. İlk dönem milattan öncesine dayanan “Prehistorya” veya genel ifadesiyle “Antik Tarih”; Feodal dönem ve Modern dönem şeklinde gruplara ayrılmaktadır. Son derece köklü, kapalı ve sert bir kültüre sahip olan Japonya; tarih boyunca dünyanın pek çok coğrafyası ile etkileşim halinde olmuştur. Bu nedenle dünya tarihi açısından önem taşıyan toplumlardan, medeniyetlerden birisi konumundadır.
Dünya tarihinin bir diğer eski ve hatta en eski medeniyetlerinden olan Çin’de elde edilen kayıtlarda “Japonya” adı ilk defa 1.yüzyıldan gelen metinlerde kullanılmaktadır. İmparatorluk dönemine geçiş sonrasında; özellikle 2.Dünya Savaşı sonrasında adeta sıfır noktasına kadar düşen Japonya; çok hızlı şekilde ayağa kalkarak, dünyanın en önemli ve en güçlü ekonomilerinden birisi haline gelmeyi başarmıştır. Günümüzde de teknolojinin merkezi konumunda bulunan Japonya tarihi, dönem dönem incelenmelidir.
Takımada olarak isimlendirilen Japonya adasında ilk ada halkının, adanın henüz Asya kıtasının bir parçası olduğu dönemde; yani yaklaşık 100 bin yıl önce yerleştiği düşüncesi bulunmaktadır. Adada gerçekleştirilen arkeolojik kazı çalışmalarında elde edilen bulgular “Yontma Taş” dönemine ait yaşayan insanların olduğunu göstermektedir. Antik dönem Japonya için dönemler Öncomon(Seramik Öncesi), Comon, Yayoi şeklinde 3 döneme ayrıştırılmaktadır. Yayoi döneminde yine Asya kıtasından gelen “Aynular” tarafından yerleşim gerçekleştirildiği düşüncesi hakimdir. Bugünkü Japonya’nın halkını oluşturan kişilerinde bu kişiler olduğu düşünülmektedir. Adanın esas yerleşimcileri, bugünkü Japonya’da adanın kuzey bölgesinde küçük bir noktaya sıkıştırıldığı; ayrıca toplumsal sınıflandırmada oldukça alt kademelerde olduğu bilinmektedir. Milattan sonra 3. yüzyıl dönemlerinde Kore adasından gelen ve kökenleri Altay olduğu düşünülen toplumun Güney Japonya bölgesine yerleştiği belirlenmiştir.
Japonya’da 538 yılında Budizm’in Kore adalarına gelmesiyle birlikte, Japonya’nın tarihi resmi olarak başladığı kabul edilmektedir. Aşırı bir Budist inanca sahip olan Prens Şotoku 622 yılında öldükten sonra, Çin’deki Tang Hanedanı’nı örnek alan bir yönetim sistemine geçiş gerçekleşti. Heian kentinin başkent olmasından sonra 10. yüzyıla kadar uzanan son derece çetin ve büyük kıyımların yaşandığı iç çekişmeler olmuştur. Bu iç mücadelenin sona ermesi ancak 1185 yılında gerçekleşmiştir.
Japonya tarihi içerisinde Heian şehrinin yönetimin başkenti olarak ilan edilmesi, bölgede askeri bir yönetim sisteminin öne çıkmasına neden olmuştur. Heian döneminde “Kana” isimli 2 fonetik alfabe geliştirilerek, Çin stilinin yerini alacak “Saf Japon” stili kullanılmaya başlanmıştır. Şogunlar dönemi olarak kabul edilen 1192 yılına “Minamoto Klanı” önderlerinden Yorimoto ve kardeşi Yoşitsune tarafından “Taira Klanı” yok edilmiştir. Ardından ise “Fujiva Klanı” tarafına yönelmiştir. Bu şekilde kurulu olan Japonya İmparatorluğu dışında ada üzerinde ikinci bir devlet kurulmuştur. 1192 yılında imparatorun kendisini “Şogun”; yani askeri diktatör olarak atamasını sağlayan Yorimoto, son derece dinamik bir yönetim sisteminin kuruluşunu sağlamıştır.
Japonya İmparatorluğu, 1274 ile 1281 yılında dünyayı kasıp kavuran ve yıkıma uğratan Moğol İmparatorluğu’nun saldırısına uğramıştır. Büyük ölçüde ada Moğollar tarafından işgal edilmiştir. Kubilay Han’ın büyük Moğol ordusu Japonya’yı işgal etmiş olsa da, direniş güçlü bir şekilde sürdürülmüştür. Ciddi bir savunma, kamikaze(intihar saldırısı) ile Japon adasından Moğollar püskürtülmüştür. 1333 yılında “Aşikaga Takauci” ile “İmparator 2.Daigo” birleşme sağlayarak mevcut iktidarın sonunu getirmiştir. İmparator mücadele etmiş olsa da, Aşikaga tarafından 1336 yılında İmparator 2.Daigo, Kyoto şehrinden sürülmüştür. Yerine Aşikaga tarafından kendisinin yönetiminde olan bir imparator getirilmiştir. Hemen arkasından gelen sürecin ardından ise, yeni bir askeri hükümet kurmuştur. Bu gelişmelerin sonucunda 1338 yılında Yamato Dağları’na sığınan meşru imparator ile birlikte Aşikaga yönetimi, ülkede 2 saraylı dönemin başlamasına neden olmuştur.
Japonya tarihi için önemli dönüm noktalarından birisi de 1854 yılında yaşanmıştır. “Komodor Matthew C.Perry” ve “ABD Donanması” bünyesindeki “Siyah Gemiler”; “Kanagawa Sözleşmesi” kapsamında Japonya’nın dışarıya açılması noktasında baskı uygulamıştır. Japonya tarihi boyunca dışarıya son derece kapalı ve kast bir yapıda bir gelişim gerçekleştirdiğinden; daha sonraki süreçte diğer Batılı ülkelerle yapılan anlaşmalar hem ekonomik, hem de siyasi krizlerin baş göstermesine neden olmuştur. Bu gelişmeler üzerinde Japonya’da Şogun istifa etmiş ve “Boshin Savaşları” başlamıştır. Bu savaş sonucunda ise sadece tek bir imparatorun olduğu “Meiji Restorasyonu” kapsamında yeni bir yönetim kurulmuştur.
Tüm dünya ülkelerinin birbirleriyle savaştığı ve Nazi Almanya’sının büyük yıkımlara yol açtığı İkinci Dünya Savaşı; Uzakdoğu’da bulunan Japonya tarihi içinde önemli bir etki oluşturmuştur. Japon İmparatorluğu, İkinci Dünya Savaşı’na, Nazi Almanya’sı tarafında giriş yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın “Pasifik Cephesi” oluşturulmuştur. 7 Temmuz 1937 yılında Çin – Japon Savaşı başlamıştır. Daha sonra Japonya, 7 Aralık 1941 yılında ünlü “Pearl Harbor” saldırısı ile dünya savaşının taraflarından birisi olarak, savaşa resmi şekilde katılmıştır. Kamikaze yani intihar uçakları ile ABD’nın Pearl Harbor Limanı’nda olan önemli ve büyük savaş gemilerinin büyük bir kısmını yok etmiştir. Bu saldırının üzerine ABD, Japonya’ya savaş ilan etmiştir. Savaşa resmen katılan Japonya ve müttefikleri; daha sonra Singapur Savaşı, Mercan Denizi Muharebesi, Midway Muharebesi, Tarawa Muharebesi, Makin Muharebesi ve Guadalcanal Muharebesi gibi büyük yıkımların yaşandığı cephelerde savaşmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’nın en hassas olaylarının cereyan ettiği ünlü “Iwo Jima Muaharebesi” 16 Şubat 1945 ile 26 Mart 1945 tarihleri arasında yaşanmıştır. Büyük bir direnişin gerçekleştirildiği bu Japon adasında, Japonya ciddi kayıplar vermiş olsa da; ilerleme kaydetmiş olan ABD cephesi çok daha fazla kayıp yaşamıştır. Bu savaşın ardından sivillerinde hayatını kaybettiği Okinawa Muharebesi meydana gelmiştir. Tüm bu gelişmeler sırasında Nazi Almanya’sının artık Berlin’e kadar geri çekilmesi ve müttefiklerin gücü eline geçirmesiyle birlikte Japonya İmparatorluğu da ciddi bir sıkışıklık içerisine girmiştir. ABD’de sürdürülen araştırmalar sonucunda geliştirilen atom bombası ise özellikle Japonya tarafı için savaşın seyrini tümüyle değiştirecektir.
İkinci Dünya Savaşı sonunun yaklaştığı 6 Mart 1945, saat sabah 08.15 civarında; ABD tarafından “Uranyum-235” tipi ve “Little Boy” olarak isimlendirilen atom bombası Hiroşima semalarından kente bırakılmıştır. Bu atom bombası, Japonya’nın Hiroşima kentindeki tüm yaşamı yok etmiştir.
Hiroşima atom bombası saldırısından tam 3 gün sonra ABD bu defa Nagasaki kentine atom bombası saldırısı düzenledi. “Fat Man” olarak isimlendirilen “Plütonyum-239″ tipi atom bombası, 9 Ağustos 1945 yılı saat 10.58’ de(ABD’ye göre) veya 11.02’de(Japonya’ya göre) Nagasaki şehrine atılmıştır. Bu atom bombası nüfusu 240 bin olan Nagasaki’nin, ilk patlamayla 74 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Gelişmiş ve büyük bir kent olan Nagasaki’de bulunan yapıların %36 gibi bir oranı tamamen yok olmuştur. Patlamanın ardından gelen yıkım, patlama sırasındaki yaralanmalar ve sonrasındaki atom bombasının oluşturduğu radyasyona bağlı olarak; sonraki yıllarda yüzbinlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Atom bombasının oluşturduğu radyasyon Japon halkında genetik bozukluklara yol açtığından etkilerini 2 ile 3 nesil kadar daha sürdürmüştür.
Hiroşima ve Nagasaki şehirlerine atılan atom bombalarının ardından Japon İmparatorluğu, Japonya’nın teslim olduğunu duyurmuştur. Tüm tarafların katılımıyla gerçekleştirilen anlaşma ile birlikte İkinci Dünya Savaşı sona ermiştir. Ancak savaşı başlatan Nazi Almanya’sına göre Japonya çok daha ciddi yara almıştır. Ancak daha sonraki süreçte alınan önemli kararlar ve sıkı disiplindeki yönetim yaklaşımı ile Japonya, hızla kendisini toparlamayı başarmıştır. Bugün dünyanın en önemli ve en gelişmiş ekonomisini oluşturmaktadır. Teknolojinin de merkezi konumuna gelen Japonya, dünyanın en güçlü ekonomilerinin katılım gerçekleştirdiği G8 üyesidir.
Japonya gibi bir Pasifik ülkesinde “Japonya’ya ne zaman gidilir ?” sorusu için, sadece sınırlı bir dönem söylenmesi uygun olmaz. Çünkü Japonya, yılın her dönemi ılıman bir iklim yapısına sahiptir. Ancak yine de daha rahat bir gezi için yağış seviyelerinin daha düşük olduğu yaz ayları Japonya gezisi için tercih edilebilir.
Japonya Gezi Rehberi. Japonya’ya Nasıl Gidilir ?
Türkiye’den Japonya’ya gitmek için havayolu ulaşımı tercih edilebilmektedir. Türkiye’de İstanbul ve yanı sıra Ankara’dan hem doğrudan, hem de aktarmalı olarak uçak seferleri düzenlenmektedir. Türkiye’den Japonya’ya gerçekleştirilen uçak seferleri genellikle Dukuoka, Hiroşima, Nagoya, Okinawa, Osaka, Sapporo, Sendai ve başkent Tokyo’ya doğru yapılmaktadır. Japonya’da bu şehirlere ulaştıktan sonra şehir içi ulaşımı; hızlı trenler, banliyö trenleri, şehirleri arası ve şehir içi otobüslerle hem hızlı, hem de ekonomik bir şekilde gerçekleştirebilirsiniz. Ayrıca Türkiye’den ortalama olarak uçak yolculuğu 11 saat kadar sürmektedir.
Bir Pasifik Okyanusu adası olan Japonya, klasik şekilde muson bölgesinde bulunmaktadır. Bu nedenle ılıman bölge ile muson bölgelerinin tam olarak birleştiği bir noktadadır. İklimi okyanus ve karasal hava akımlarının etkisiyle ağırlıklı ılıman bir yapıya sahiptir. Japonya iklimi temel olarak 4 mevsimin görüldüğü nadir ülkelerden birisidir. Haziran ayı ortalarında başlayan yaz mevsimi genellikle nemli ve ılık bir yapıya sahiptir. Ayrıca Japonya hava durumu içerisinde yağmurlu mevsim hiç görülmemektedir. Kuzey bölgesinde bulunan Hokkaido adası haricinde, genellikle yaz aylarının ardından bir aylık bir yağmurlu mevsim yaşanmaktadır. Kış ayları ise Pasifik Okyanusu taraflarında yumuşak ve güneşli şekilde geçmektedir. İç kesimlerinde bulunan dağlık alanları ise dünyanın en karlı bölgeleri arasında yer alır. Ülke içerisinde şiddetli rüzgar, tayfun ve sağanak yağışlar eylül ayı itibariyle görülmeye başlar.
Japon mutfak kültürü temel olarak çorba, erişte ve pirinçle yapılan pilav türlerini içerdiği gibi; aynı zamanda bir Pasifik adası ülkesi olmasından gelen balık eti temelleri üzerine kurulmuştur. Bununla birlikte sebze yemekleri de Japonya mutfağı için en temel şeylerden birisi konumunda bulunuyor. Japon mutfağı, kullanılan malzemelerin tazeliğinden lezzetine kadar sunum kalitesi ile de ayrı bir hassasiyet gösterilen bir yapıya sahiptir. Gündelik yaşantı içerisinde tüketilen öğünlerde dahi sunum en temel bileşenlerden birisidir. Bununla birlikte Japonya mutfağı, diğer Uzakdoğu ülkeleri ile yemek kültürü açısından fazlasıyla önemli benzerlikler içermektedir. Gohan yani pilav, pek çok Uzakdoğu ülkesinde olduğu gibi Japonya’da da hemen hemen her öğünün önemli bir parçası halindedir.
Japonya mutfağı denilince tabii ki Pasifik Okyanusu’nun kendisine has balık türlerinden oluşan balık çeşitliliği de akla gelen ilk şeylerden birisidir. Dünyada lüks yemek kültürünün önemli bir simgesi haline gelmiş olan suhsi de bunun en somut örneklerinden birisini oluşturuyor. Her zaman mevsiminde olan malzemeleri kullanarak, yemeklerin gerçek tat dokusunu korumaya odaklı bir yemek yapma alışkanlığına sahiptir.
Japonya denilince akla gelen bazı yemekler var ki; bunlar Japonya’nın dışında dünyanın her yerinde tüketilen lezzetler arasında yer almaktadır. Japonya geleneksel mutfağı ile özdeşlemiş birbirinden farklı yemek çeşitleri bulunuyor. Suhsi gibi balık ürünlerinden yapılan yemeklerin yanı sıra, pilav bunların sadece başlıca olanlarıdır. Yani “Japonya’da ne yenir ?” diye sorduğunuzda, karşınıza binlerce yıllık bir gelenekten gelen son derece dolgun ve zengin bir yemek çeşitliliği çıkacaktır. Japonya gezisi sırasında ne yiyeceğiniz dair birkaç örneği inceleyelim !
Japonya Gezi Rehberi. Japonya Yemek Kültürü, Sushi.
Tüm dünyada bilinen ve sıklıkla tüketilen; aynı zamanda lüks yemek kültürünün en önemli temsilcisi olan Sushi, aslında Japonya’dan dünyaya yayılmış bir lezzettir. Balığın çiğ şekilde, haşlanan pirinç ve sebzelerle birlikte hazırlanmasıyla elde edilmektedir. Wasabi gibi dünyanın en acı sosuyla birlikte tüketimi oldukça yaygındır.
Japonya Gezi Rehberi. Japonya Yemek Kültürü, Ramen.
Japonya’nın tüm şehirlerindeki restoranlarda bulunabilecek en önemli Japon yemeklerinden birisidir. Geleneksel lezzetler arasında yer alan bu yemeğin yapımında domuz eti, yosun, yumurta ve yeşil soğan kullanılmaktadır. Bu ürünlerle pişirilmiş bir tür erişte olarak tanımlanabilen bu lezzet, sıcak ve derin bir kase içerisinde servis edilmektedir.
Modern dünyada hazır ve hızlı yemek konusunda en fazla sükse yapan lezzetlerden birisidir. Suhsi gibi bu lezzette geleneksel Japon mutfağı ürünlerindendir. Karabuğdaydan yapılmakta olduğundan gri tonlarında bir renge sahip bir tür eriştedir. Bu farklı görüntüsü nedeni ile de fazlasıyla dikkat çekiyor. Son derece pratik bir şekilde hazırlanabilmesi ve kolayca özel sunumlarının yapılabilmesi nedeniyle Japon halkının sıkça tükettiği lezzetlerden birisidir.
Japonya Gezi Rehberi. Japon Mutfağı, Tempura.
Japon mutfağında denizden çıkan her şey sofralarda yer alabilmektedir. Bu çerçevede olan lezzetlerden birisi olan Tempura, temel olarak susam yağı kullanılarak kızartılan tüm deniz mahsullerini içermektedir. Yani, farklı deniz mahsullerinin her birisinin susam yağıyla kızartılması için kullanılan bir isimdir.
Hindistan’la özdeşleşmiş olsa da, Japonya’da köri tüketimi konusunda oldukça yüksek bir potansiyele sahiptir. Bunun en iyi örneklerinden birisi de Japonya’nın geleneksel lezzetleri arasında yer alan Kare Raisu’dur. Körü ile harmanlanan domuz eti veya tavuk eti ile yapılmaktadır. Haşlanan beyaz pirinç ile birlikte sunumu gerçekleştirilir. Oldukça hafif olduğundan günün her saatinde tüketilebilmektedir.
Son derece sıra dışı Japon mutfağı lezzetlerinden birisi olan Okonomiyaki içerisinde, karides, soğan, kalamar ve yanı sıra sığır eti kullanılmaktadır. Izgarada az yağ ile pişirilen bu lezzet, eşsiz sunum teknikleriyle adeta kendisine çekmektedir.
Japonya Gezi Rehberi. Japonya Yemek Kültürü, Shabu.
Japonya’da yapılışından, lezzetine kadar her açıdan karnınızı acıktıracak lezzetlerden birisidir. Japonya genelindeki tüm restoranlarda sunumu son derece sıra dışı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Masanın ortasına koyulan sıcak bir tencere içerisine sebze ve etler koyularak, pişirilmektedir. Bu şekilde herkesin etin haşlanma durumunu tamamen kendi isteğine göre belirleyebilmesine imkan vermektedir.
Geleneksel Japon çorba çeşitlerinden birisi olan Miso çorbası; ana yemek yerine atıştırmalık olarak tercih edilir. Son derece doyurucu bir çorba olduğundan öğün geçirmek amacıyla bile tüketilmektedir. İçerisinde tofu, soğan, yosun ve turp bulunan lezzet son derece sağlıklı; bir o kadarda lezzetli bir çorba deneyimi sunmaktadır.
Japonya şehirlerinde halk tarafından ağırlıklı olarak yapılışında domuz eti veya balık eti kullanılıyor olsa da; tamamen isteğe göre farklı et kullanımı da söz konusu olabiliyor. Balık eti, kırmızı et, beyaz et veya balık eti şişlere dizildikten sonra ızgarada sos ile birlikte kızartılarak, hazırlanabilmektedir. Bizdeki kuzu şiş görünümünü sunuyor olması nedeniyle fazlasıyla iştah açıcı bir yemektir.
Japonya Gezi Rehberi. Japonya’da Ne Yenir ? Onigiri.
Japonya’nın tüm şehirlerindeki sokaklarda sıkça rastlayabileceğiniz; ayak üstü geleneksel Japon lezzeti atıştırmalığı olarak kabul edilmektedir. Onigiri, balıklı, etli, yumurtalı, pirinçli gibi yüzlerce farklı iç malzemesi ile hazırlanabilmekte olan bir tür atıştırmalıktır. Piramit şeklinde hazırlanan onigiri atıştırmalıkları, gün içerisinde karnınızı kolayca doyurabilmenize yardımcı oluyor.
Japonya’daki en popüler geleneksel lezzetlerden birisi de udon’dur. Soğuk veya sıcak şeklinde tamamen isteğe bağlı olarak tüketilebilmektedir. Yeşilliklerin ve yanı sıra soğanın garnitüre ettiği udon ile hızlı ve lezzetli bir yemek yiyebilirsiniz.
Japonya Gezi Rehberi. Japonya Yemek Kültürü, Namagashi.
Geleneksel Japon şekerlemelerinden birisi olan Namagashi; hem görüntüsü, hem de lezzeti ile sizi kendisine çekmeyi başarıyor. Meyve jölesinin yanı sıra şekerli fasulye ile de hazırlanabilen bu şekerlemeler, farklı şekillerde hazırlandığından; adeta yemeye kıyamamanıza neden oluyor. Hatta çoğu turist tadından önce hemen fotoğrafını çekmeyi tercih ediyor.
Karnınız acıktığında pratik ve lezzetli olduğu kadar doyurucu bir atıştırmalık istiyorsanız Daifuku tam size göredir. İçerisine kırmızı fasulye ezmesi koyulan ve dış kısmı beyaz toplar halinde hazırlanan bir lezzettir. Tercihe göre sıcak ya da soğuk olarak tüketilebilmektedir. Günümüzde farklı meyveli çeşitleri de restoranlarda sıklıkla turistlere servis edilmektedir.
Uzakdoğu tıpkı bizim gibi çay kültürü oldukça köklü olan bir toplumdur. Bir Uzakdoğu ülkesi olarak Japonya’da da çay kültürü toplumun genelinde mevcuttur. Ancak bizden tamamen farklı bir şekildedir. Japonya’da çay genellikle yeşil çay türüyle tüketilmektedir. Yemeğin öncesinde ya da sonrasında metabolizmayı hızlandırmak amacı ile yaygın şekilde içildiği bilinmektedir.
Japonya ve mutfak denilince wasabi bahsi geçmemesi mümkün değildir. Japon turbu olarak da isimlendirilen bu ürün, aslında turpgillerden değildir. Kökünde bulunan yüksek ve yoğun acı yüzünden yemekler için Japonya mutfağında çeniş olarak kullanılmaktadır. Acılığı acı biberlerde bulunan kapsaisin’de olduğu gibi dilde değil; burun ve solunum yollarında etki oluşturur. Bu zaten fazlasıyla şiddetli acıya sahip olan wasabinin acısını çok daha fazla hissetmenize neden olur.
Tarihiyle, coğrafik konumuyla ve tabii ki yüzlerce ve hatta binlerce yıla uzanan kast yaşam stiliyle Japonya gezi rehberi yazımızın en fazla merak edilen başlıklarından birisine geldik ! Japonya’nın kültürel ve tarihi öneminin yanı sıra coğrafyası, iklimsel özellikleri ve ulaşımı konusunda kapsamlı bilgilendirmeler gerçekleştirdik. Şimdi ise Japonya gezilecek yerler listesi ile ülkede mutlaka görmeniz gereken yerler hakkında detaylı bilgi edinmenize yardımcı olmak istiyoruz.
Japonya; toplumsal yaşamı, binlerce yıllık kültürü ve tabii ki bizden tamamen farklı olan kast yapısının içerisine gizlediği son derece ilgi çekici bir Uzak Doğu ülkesidir. Bu özellikleri ile Uzak Doğu’nun en çok merak edilen ülkelerinden birisi olan Japonya; dünyanın her yerinden yıl boyunca milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Başkent Tokyo en gelişmiş şehri olsa da, gelişmişlik düzeyi veya doğal güzellikleri ile mutlaka görülmesi gereken yerler arasında dinamik biçimde yer alan çok sayıda şehri bulunuyor. Japonya’nın başkenti Tokyo’nun yanı sıra; Kyoto, Osaka, Yokohama ve Nagoya gibi şehirleri de mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır. Tarihi ve tabii ki Japon adasının kendisine has güzelliklerini içeren Hiroşima ve Nagasaki şehirleri de Japonya’da gezilecek yerler listesinde mutlaka yer almalıdır. Toplumsal açıdan kast bir yapıya sahip olduğundan Japonya’nın her bir şehrinde Japon kültürünün farklı bir yapısını görebilmeniz, zengin mutfak kültürünü deneyim etmeniz mümkündür.
Japonya’ya gittiğinizde mutlaka görmeniz ve ziyaret etmeniz gereken yerlere dair aşağıya bıraktığımız linkleri inceleyerek daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Samurayların, imparatorların ülkesi Japonya; modern dünyada en önemli eğlence merkezlerinden birisi konumunda bulunuyor. Son derece renkli şehirleri ve dinamik sokaklarıyla; günün her saatinde keyifli zamanlar geçirebilmeye yardımcı olacak seçenekler sunuyor. Aynı zamanda Japonya gece hayatı dünyanın her yerinden insanların merakla katılım gerçekleştirdiği bir yapıya sahiptir. Her kesimden ve her tarzdan kişiye hitap edecek; Japon kültürüyle bağdaşık özgünlüğe sahip olan eğlence anlayışına sahip olan çok sayıdaki mekan, Japonya şehirlerinde hizmet vermeye devam ediyor. Japonya gece hayatı konusunda; tüm şehirleri farklı temalarıyla ve farklı atmosferleriyle kendisine özgü bir eğlence deneyimi sunmaktadır.
Japonya gece hayatı ile ilgili olarak çok kapsamlı bilgilendirmede yapılırsa oldukça uzun bir liste ortaya çıkar. Her bir şehrin sadece bir mekanı ya da bir sokağı değil; çoğu zaman şehrin koca bir bölgesi ve hatta kimi zaman şehrin tamamı bir gece hayatı mekanı haline dönüşebiliyor. Eğlence konusunda böyle zengin bir çeşitliliği içerisinde barındıran Japonya’da gece hayatı ile ilgili olarak başkent Tokyo’dan birkaç örnek verilebilir.
Tokyo şehrinin dünyaya nam salmış, en renkli gece hayatını doyasıya yaşayabileceğiniz bölgelerinin en başında Shinjuku gelmektedir. Bunun dışında Sibuya, Ginza ve Roppongi bölgeleri; Tokyo’nun dillere destan ateşli ve bol müzikli gece hayatının dinamiklerinin mevcut olduğu renkleriyle öne çıkan bölgeleridir. Özellikle Shibuya bölgesi sayısı belirsiz olan gece kulüpleri, barlar ve dans salonları ile aslında sadece gençlere değil; her yaş grubundan kişiye hitap ediyor. Ayrıca Roppongi bölgesi ise Go-Go Barları, canlı müzik mekanları ve caz kulüpleri ile farklı bir eğlence deneyimini sunmaktadır. Özellikle Roppongi bölgesi son derece hareketli Tokyo gece hayatı ile kente gelen turistlerin başlıca uğrak noktalarından birisidir. Kabukicho ise özellikle yetişkinler için gerçekten farklı bir gezi deneyimi yaşamak istediklerinde tercih edebilecekleri en özel bölgelerden birisidir. Bölgede günün her saatinde eğlenceyi doruk noktasında yaşamak mümkündür.
Japonya Gezi Rehberi, Japonya Gece Hayatı
Binlerce yıllık kültür birikimi olan günümüz Japonya’sı; dünyanın dört bir yanından turist çeken devasa kapsamlara sahip çok sayıda festivale ev sahipliği yapmaktadır. Kimi geleneksel Japon kültürünü yansıtan, kimi ise modern dönem Japonya’sını simgeleyen birbirinden farklı temalarda çok sayıda Japon festivalleri bulunuyor. Ülke genelinde yıl boyunca farklı tarihlerde farklı şehirlerde düzenlenmekte olan festivallere denk gelmeniz halinde; Japon geleneksel kültürüne yönelik oldukça eğlenceli ve keyifli zamanlar geçirebilirsiniz. Her zaman kalabalık bir ortamda kültürel ve geleneksel detaylarla bezenen sokaklarda festivalin keyfini sürebilirsiniz. Gelin yıl boyunca Japonya’da öne çıkan festivallerden birkaçını inceleyelim !
Türkçe karşılığı Fasulye Serpme Festivali olan bu festival, her yıl 3 ile 4 Şubat tarihlerinde düzenlenmektedir. Eski Japon takvimine göre bahar aylarının gelmesinin hemen öncesinde kutlanmaktadır. Japon yerel halkının inancına göre; insanların kötü ruhları uzaklaştırabilmek maksadıyla toprak, ev veya tapınakların çevresine kavrulmuş soya fasulyesi serpmesi gerekmektedir. Bu serpme işlemini yaparken de tüm Japonlar “Oni wa soto! Fuku wa uch!” şeklinde bir söz söylerler. Bu sözün Türkçe karşılığı ise “Şeytan, kötü ruh dışarı, mutluluk içeri” şeklindedir. Çin burç takvimine göre doğum günleri, o yılın burcuna göre festivalin ilgili gününe denk gelen insanlardan bazıları seçilerek, tapınaklarda toplanmakta ve buradan önünde kalabalıklara soya fasulyesi attırılır. Atılan fasulyeler içerisinden herkesin kendi yaşı kadar yemesi gerekmektedir.
Kız Çocukları Festivali olarak da isimlendirilen ve her yıl 3 Mar tarihinde yapılan Hinamatsuri; kız çocuklarının sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmelerinin dilenmesi amacı ile kutlanmaktadır. Festival süresince sergilenen minyatür bebekler nedeniyle “Bebek Festivali” şeklinde de isimlendirilir. Küçük kız çocuğu olan ebeveynler, eski saray kostümleri giydirilen minyatür bebekleri basamaklı bir raf üzerinde şeftali çiçekleriyle birlikte 1 hafta boyunca sergilemektedir.
Japonya Gezi Rehberi, Japonya Festivalleri
Japonya’da kutlanmakta olan bu festival, aynı zamanda Çocuklar Günü olarak da isimlendirilir. Her yıl Mayıs ayının 5. günü kutlanmakta olan festival, eskiden “Tango no Sekku” olarak isimlendirilmekteydi. Festivalin temasında ağırlıklı olarak özel minyatür miğferli, zırhlı oyuncak bebekler öne çıkar. Çocuklu aileler bu bebekleri 5 mayıs günü boyunca evlerinde sergilemektedirler.
Türkçe adı Yıldız Festivali olan bu festival, her yıl Temmuz ayının 7. gününde kutlanmaktadır. Japon inanışına göre Samanyolu’nun iki ucunda bulunan ve yılda bir kez yani; 7 Temmuz’da bir araya gelen Atlair yani; Sığırtmaç Yıldızı ve Vega yani; Dokumacı Yıldızı ile ilgili Çin felsefesiyle bir araya gelmektedir. Beş farklı renklerden oluşan şerit formundaki kağıtlara yazılan dilekler, bambu dallarına asılmaktadır. Bu asma olayı içinde “Tanzaku da” ismi kullanılır. Ay takvimine göre 7. ayın 7. günü hemen hemen, Haziran ile Ağustos ayı arasına denk gelmektedir. Bu nedenle Japonya’nın bazı bölgelerinde bu festivalin kutlamaların7 Ağustos tarihinde yapılmaktadır.
Japon kültürünün en çok bilinen festivallerinden birisidir. Her yıl 13 Temmuz ile 15 Temmuz arasında veya Ağustos ayı içerisinde kutlanmakta olan bu festival bir Budist festivalidir. Festival çerçevesinde insanlar hayatını kaybeden atalarının ruhlarının eve geri geldiği inancına sahiptir. Bu sebeple ruhlarına eşlik etmesi maksadıyla evlerine giden yola ve kapılarında karşılama ateşleri veya fenerler yakmaktadır. Özellikle evlerin içerisine kağıttan yapılan fenerler yerleştirilmektedir. Evde kutsal olan köşenin temiz olmasına dikkat edilerek, çeşitli yiyecek sunumları gerçekleştirilir. Ayrıca ruhları huzur bulması amacı ile atalarına dualarda bulunurlar. Festivalin sona ermesi sırasında da bu defa uğurlamak amacı ile evlerin kapısına ateş yakılarak; sunulanların nehir ya da denize bırakılması geleneği bulunmaktadır.
Adres: 2-33-6 JINGUMAE SHIBUYAKU TOKYO 150-0001 JAPAN
Telefon: (0081 – 3) 6439 5700
Faks: (03) 3470-5136
embassy.tokyo@mfa.gov.tr
http://tokyo.be.mfa.gov.tr
Görev Bölgesi: JAPONYA, PALAU, MİKRONEZYA FEDERE DEVLETLERİ
Japonya ile ilgili geniş geniş hazırladığımız içeriğimizle eğer sizde Japonya’ya gitmek konusunda karar kıldıysanız; kendinize uygun bir rota hazırlayabilirsiniz.
Japonya Gezi Rehberi
Yorum Yaz